15inci yüzyılın sonu... İstanbul’u Türkler fethetmiş; Akdeniz’deki en büyük siyasi, askerî ve ekonomik güç olan Osmanlı Devleti, doğuya giden ticaret yollarını tutmuş...
Orta Doğu, Hindistan ve Çin’e gidemeyen Avrupalılar, sıkıştıkları köşeden kurtulabilmek için yeni yollar arıyor.
Bu arayış içinde denizlere açılıyorlar. Portekizli denizci Bartolomeu Dias, 1488’de Ümit Burnu’nu keşfediyor.
Ve bundan sadece 4 yıl sonra, Cenovalı genç bir denizci, sıra dışı bir fikirle, Avrupa’daki güç ve yetki sahiplerinin kapılarını çalmaya başlıyor tek tek.
İyi bir eğitim almış ve dünyanın yuvarlak olduğunu bilen bu denizcinin adı Cristopher Columbus.
İddiası farklı: Çin’e doğuya değil, sürekli batıya giderek ulaşmak.
Uzun süre bu fikri destekleyecek kimseyi bulamıyor Columbus. Sonunda İspanya’nın Katolik Hükümdarları, 2. Ferdinand ve Isabel ona yardım etmeye razı oluyorlar.
Ve Ağustos 1492 tarihinde Columbus, aldığı bu destekle Kastilya’dan yola çıkıyor.
Hikâyenin devamını biliyorsunuz: İspanyollar Orta ve Güney Amerika’ya koloniler kuruyor, bu topraklarda yaşayan yerlileri hakimiyet altına alıyor, onların uygarlıklarına son veriyorlar.
Tarihçi Todorov’a göre bu işgal ve kolonizasyon sırasında nüfusun %90’ı ölmüş, yani yaklaşık 70 milyon kişi. Ölümlerin sebebini hastalıklar, cinayetler ve kötü muamele olarak özetleyebiliriz.
Bundan sonra İspanyollar Portekizlilerle birlikte kıtadaki bütün zenginlikleri sömürüyorlar. (Bkz: Tordesillas Antlaşması)
Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları adlı kitabında, “altın ve gümüş, Rönesans'ın gökyüzündeki cennetin ve yeryüzündeki kapitalist merkantilizmin kapılarını açmak için kullandığı anahtardı” diyor. Ona göre Bolivya’daki Potosi’den çıkarılan gümüşlerle İspanya’ya kadar uzanan bir köprü inşa etmek mümkün.
Amerika’nın keşfedilmesi dünya tarihini çok derinden etkileyen bir hadise tabii ki.
O kadar derinden etkilemiş ki, insanlar hep şöyle soruların cevaplarını merak etmişler:
Ya Colomb Amerika’yı keşfetmemiş olsaydı?
Ya da, Neden tam tersi olmadı? Amerikalılar neden Avrupa’yı keşfetmedi?
Tüfek Mikrop ve Çelik adlı kitabında Jared Diamond, tarihin belirli dönemlerinde, dünyanın farklı bölgelerinde insan topluluklarının farklı gelişmişlik seviyelerine ulaşma sebeplerini incelerken, bu soruyu birkaç maddede cevaplar:
1- Her şeyden önce, Güney Amerika’da at yoktu.
2- Burada yaşayan yerlilerde çelik silahlar yoktu.
3- Eski Kıta'dan gelen hastalıklar için bağışıklık sistemlerinde antikor yoktu.
4- Deniz aşırı gidebilmek için teknolojileri yoktu.
5- Yazıları yoktu, okur yazar değildiler.
Peki ya bütün bunlar olsaydı?
Olamazdı dediğinizi duyar gibiyim ama hayal edelim: Kıtaya İspanyollardan yaklaşık 500 sene önce gelen Vikingler, eğer geri dönmemiş ve burada kalmış olsalardı, Amerikan yerlileriyle karışıp onlara atları, çeliği ve Avrupalı hastalıkların antikorlarını getirmiş olsalardı?
Mesela Kolomb karaya ayak bastığında, karşısında atlı ve kılıçlı askerler bulsaydı?
Biraz daha farklı olurdu her şey tabii.
Fransız yazar Laurent Binet de bu sorunun peşine düşmüş ve Civilizations adlı kitabını yazmış. Yazara göre, eğer böyle bir işgal yaşansaydı, büyük değişiklikler olurdu. Her şeyden önce, Avrupa’da kapitalizm yerine daha planlı bir ekonomi modeli kurulurdu, kıtanın önemli bir bölümünde din olarak Güneş Kültü benimsenirdi, sanatsal ve mimarî bakımdan tahmin edilemeyecek kadar önemli farklılıklar görülürdü, tabii jeopolitik olarak da... Örneğin, "İnkalar ve Aztekler, Katoliklere ve Müslümanlara karşı ittifak kurardı."
Tabii bunlar insanlar tarafından üretilen cevaplar. Ama bu sene üretken yapay zeka programları meşhur oldu biliyorsunuz. Dolayısıyla insan merakı bu soruyu yapay zekâya, metin komutlarıyla grafik üreten Midjourney adlı programa da sordu.
Ağustos 2023 tarihinde, Şili gazetesi La Tercera’nın internet sayfasında 500 yıl önce İspanyollar gelmemiş olsaydı, Şili nasıl görünürdü? Başlığıyla yayımlanan makalede Midjourney’in bu soruya verdiği görsel cevapları yayımlamışlar. Gazetenin görüştüğü bir antropolog da bu cevapları yorumlamış.
Antropolog Magdalena Rivera; bu görsellerdeki insanların yüz özelliklerine bakarak, yapay zekânın, "Kolomb gelmese de Avrupa’nın başka bir yerinden insanların geleceğini, Amerika’yı işgal edeceğini ve burada koloni kuracağını" iddia ettiğini söylemiş.
Şili bayrağındaki haç da doğruluyor bunu. Antropolog bayraktaki haç için, "Muhtemelen Hıristiyanlığın aynı şekilde, başka bir fetihle Şili’ye gelmiş olacağı fikrini yansıtıyor" demiş.
Ve peşinden kendi fikirlerini eklemiş:
“Bence kıtanın o dönemki güçleri arasında benzeri bir güç mücadelesi olurdu. Maya, Aztek ve İnka arasında çekişme, hem dilde hem de kültürel dışavurumda daha büyük bir zenginliğe imkan tanırdı. O tarihlerde bölgedeki halkları kolonize eden İnkaların belli bir hâkimiyeti vardı. Ama onlar yerel kültürün çizgilerini korurken İnka kültürünün genel hatlarını dayatıyordu daha çok. Yani dilde, mimari üslupta, giyim kuşamda zenginlik ve tabii ki doğayla daha uyumlu bir yaşama kültürü...”
“Yerli halkların üslubunda doğa ile kültür ve doğa ile insanlar arasında çok büyük bir ortak yaşam vardır. Bu nedenle doğaya saygı duyma ve onu yaşamın temel bir unsuru olarak görme bakımından toplum daha iyi bir seviyede olurdu diye düşünüyorum.” demiş antropolog.
Diğer ülkeler durur mu? Onlar da İspanyollar gelmese biz ne halda olurduk diye sormuşlar bilimsel hayal gücü Midjourney’e.
Meksika’ya şu görsellerle cevap verilmiş:
Peru’nun El Comercio gazetesinde yayımlanan cevaplarsa şöyle:
Son olarak Kolombiya’yı şu görsellerle yanıtlamış yapay zeka:
Bu arada son aktardığımız görseller, yapay zeka ile yazılmış bir makaleden alıntı. Yani hem görselleri yapay zekâdan almışlar hem de metni.
İnsanın aklına, ee geriye ne kaldı sorusu geliyor olabilir. Bu arkadaşları da “Çekeriz Fişini Sophia” başlıklı videomuza bekleriz.
Tabii Amerika’nın keşfinin bir değil, birçok sonucu var. "Amerika keşfedilmemiş olsaydı?" sorusunu dünyanın geri kalanını hesaba katmadan cevaplamak pek mümkün değil aslında. Mesela İpek Yolu önemini kaybetmezdi, Osmanlı’nın Akdeniz hakimiyeti sürüyor olurdu, Avrupa’da Burjuva sınıfının ortaya çıkmasına izin verecek bedava bir zenginlik ortaya çıkmazdı, tabii dünya haritası da çok farklı olurdu. Belki Kuzey Amerika’daki İngiliz ve Fransız kolonileri de olmazdı, kim bilir... (Yapay zekânın bilemeyeceği açık.)
Ama şunu da gözden kaçırmayalım: Avrupa’ya on yıllar boyunca akan bedava altın ve gümüş aktı Güney Amerika’dan. Ama yalnızca madenler değil, keyif verici maddeler de gelmişti. En başta kakao, şeker ve tütün. Bu üç madde olmasaydı her gün marketten aldığımız yararlı ya da zararlı, onlarca şey olmayacaktı.
Hatta bu maddeler nedeniyle yakalandığımız hastalıklar bile.
Yani, aslında Yeni Kıta'dan bedava hammaddeyle birlikte hastalık da getirmiş oldu Avrupa. Hatırlarsanız, Amerika yerlilerini kırıp geçiren de Avrupa'nın oraya götürdüğü hastalıklardı.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Yoksa bu bir intikam mı?
Not: Bu yazıyı bilgisel video formatında, şurada izleyebilirsiniz.
Comments